Dedilerki (deliler) pencereyi değiştirmekte fayda var .Bugüne kadar baktığım pencereleri düşündüm.İlk aklıma resmi bayramlarda kortejin geçişini seyretmek için annemin işyerindeki pencereye oturtulduğum ve sevgili annemin ellerini belime dolayıp bana rap rap sesleri eşiliğinde askerleri gösterdiği o an geldi gözlerimin önüne.Lakin konu olan pencere bu pencere değil.Bu bir meta dokunulan gözlenen taş attığında evlerin işyerlerinin muaynehanelerin yazıhanelerin kerhanelerin mütememnin cüzü olan kırılan camı içerisinde barındıran ışıldalık. ( nasıl salladım bir bilsen )
Çok zoruma giden ; sana karşı bir pencereden bakmak olurdu vede daha boktanı senin beni o pencereden ara arada olsa görebilme ihtimalini bilmem olurdu.Seni karşıdan seyretmek beton bir blok içerisinde gün ışığı gelsin diye camla kaplanmış çevresi süslenmiş bir umuttan bakmak , ışıktan daha yakıcı olurdu emin ol .Güneş ışınları sekiz dakika onsekiz saniyede dünyaya ulaşırken karşı pencereden bana bakan kadına ulaşamamak ; bunu düşünebiliyormusun sevgili hangimiz daha çok yakıcı oluruz güneş mi ben mi .
(Bana komşu olma ,bana dost olma ,bana arkadaş olma ,bana kanka olma , bana içki arkadaşı olma , başkalarının güneşi hiç olma dayanamam ; olursan hepimizi yakarım)
Rapunzel o ki sevgili prensine pencereden saçlarını uzatıp ona kavuşan masal kahramanı değil mi ? ( kısa saç güzel oluyor daha da kısa saçları seviyorum ) .Rapunzelim ben evet o Rapunzel sana saçlarını uzatan ama lanet olası rüzgarın bir türlü sana ulaşmasına engel olduğu o saçları uzatanım ben. Bana bir ad bulmak gerek …
Pencere ;
Dediler ki (deliler) pencereyi değiştirmekte fayda var.
Dediler ki (deliler) arka bahçemde ağaçlar var .
Bilmezler ki ( deliler) o ağaçları ben büyütttüm emek emek her dalındaki yaprağında bir hikayem var .
Bilmezler ki (deliler) yağmur yağmadı ağaçları doyuran bendim kan ağladım doydular.
Her tohumdan ağacım olmadı benim ama şimdi içimde bir tohum büyütüyorum bir kadın gibi sevgi ile çocuk gibi umudumu yitirmeden.
(Bahçesinde dalı olmayan gelmiş bahçemde ağaçlık taslıyor Özdemir A. )
Saat onikiyi geçti
Filmin birinde Süleymaniye caminin temizlikçisinin hikayesini anlatmışlardı .Çocukluğunda Süleymaniye camiinin fotoğrafını görüp camiye öyle aşık olmuş ki düşlerinde cami gözünde camii yediğinde cami içtiğinde cami .Büyümüş İstanbula gitmiş camiyi bulmuş şükür namazı kılmış sonra caminin bahçesini temizlemiş yaprakları çöpleri …
Caminin imamı onu görmüş ve bakıcı olarak işe almış ve sadece ve sadece imamla onun bildiği gizli bir odayı ona vermiş.O camiinin odası rivayete göre İstanbulu en güzel gören manzaraya gören pencereye sahipmiş .O manzaraya nail olmakta ancak büyük bir tutkuyla mümkünmüş.
Kıssadan hisse
Dediler ki (deliler) pencereyi değiştirmekte fayda var.
Hayır yok
Ordasın görüyorum sahip olduğum tek pencereden seni görüyorum
Değiştir deme bana ….
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder